Mesele ne biliyor musun; Allah, Kur'an'da kendi zatından haber verirken, "O" zamirini veya "Biz" zamirini kullanır. İnsanlar, peygamberler, ondan bahsetttiklerinde; Rab, Rahman, Hakk, Allah gib isimleriyle cümleler kurarlar. Demem o ki; kullar ondan ancak isimlerini, sıfatlarını kullanarak haber verebilirler. Haber verdikleri zatın kendisi olup olmadığını ise ancak; o isim ve sıfatların, zatı işaret eden "O" veya "biz" zamirine ne kadar uygun anlamlandırdıklarıyla ilgilidir. Şimdi bu iptidadan hareketle Tur dağında ağaca tecelli etmiş olan zat-ı ilahiyenin Musa'ya "Ben Allah'ım" diye seslenişi; bir canlıdan yani ağaçtan seslenen tanrının diğer canlılara tecelli ettiği zamanda bu sıfatlar konuştuğunu işaret eder. Yani El'Hakk, ancak kullarının ağzıyla tarif edildiğinde yahut kullarına tecelli ettiğinde Allah veya Rab veya diğer esma-i hüsnayla seslenir, tarif edilir.
Öyleyse Hallac ve benzeri sufi meşreblerin ilahi tecelliye mazhar olmarı hali; mümkün ve mümküniyat içerisinde "ben 'El'hakk" veya "ben Allah" gibi benzeri esmalarla kendilerini ifşa etmeleri mümkündür, caizdir hatta elzemdir. Bu, varlığın uluhiyet iddiasında olmasının, var olmalarının bir sonucu olduğunu da gösterir. Ayet aynı zamanda varlık içinde uluhiyet iddiasında olan tek canlının insan olmadığını, canlı cansız her şeyin bir uluhiyet iddiasında olduğuna da işaret eder. Zira ilahi tecelliye muhatap olan sadece ağaç değildir. Dağlara, taşlara vs.. tecilli ettiğini işaret eden ayetleri hatırlamak gerekir. Tecelli uluhiyet iddiasında olan her varlık için gerçekleşir. Zira istidatı o ilahi tecelliyi taşıyacak istidatta yoksa tecelli gerçekleşmez. Misalen; Allah meleklerine tecelli etmez. Zira onlarda uluhiyet iddia yetenek bulunmamaktadır. Son söz kullar güneşe tapıyorsa güneşin de uluhiyet iddiasında olmasındandır. İbrahim'de bu iddaya işaret etmektedir. Yoksa ilkokul seviyesinde ki astronomi bilgilerine işaret etmeye çalışmamaktadır.
Not: Anladın mı meseleyi? anlamadınsa beni yorma git mal pazarında koyun, keçi falan sat...
Öyleyse Hallac ve benzeri sufi meşreblerin ilahi tecelliye mazhar olmarı hali; mümkün ve mümküniyat içerisinde "ben 'El'hakk" veya "ben Allah" gibi benzeri esmalarla kendilerini ifşa etmeleri mümkündür, caizdir hatta elzemdir. Bu, varlığın uluhiyet iddiasında olmasının, var olmalarının bir sonucu olduğunu da gösterir. Ayet aynı zamanda varlık içinde uluhiyet iddiasında olan tek canlının insan olmadığını, canlı cansız her şeyin bir uluhiyet iddiasında olduğuna da işaret eder. Zira ilahi tecelliye muhatap olan sadece ağaç değildir. Dağlara, taşlara vs.. tecilli ettiğini işaret eden ayetleri hatırlamak gerekir. Tecelli uluhiyet iddiasında olan her varlık için gerçekleşir. Zira istidatı o ilahi tecelliyi taşıyacak istidatta yoksa tecelli gerçekleşmez. Misalen; Allah meleklerine tecelli etmez. Zira onlarda uluhiyet iddia yetenek bulunmamaktadır. Son söz kullar güneşe tapıyorsa güneşin de uluhiyet iddiasında olmasındandır. İbrahim'de bu iddaya işaret etmektedir. Yoksa ilkokul seviyesinde ki astronomi bilgilerine işaret etmeye çalışmamaktadır.
Not: Anladın mı meseleyi? anlamadınsa beni yorma git mal pazarında koyun, keçi falan sat...
Yorumlar
Yorum Gönder