Ana içeriğe atla

Kadını farkedecetsin

Otobüsün arka tarafında elindeki kitabı okuyan kadının eteğinden aşağı sarkan çanta kemerinin tokası, sağında oturan adamın dizine çarparken yarattığı rahatsızlığı ve kadının buna aldırış etmemeksizin kitabı okumaya devam edişini seyrediyor; kadınların her gün kadınlıklarını kullanarak erkekleri böyle nasıl ezdiklerini düşünüyordu... -Eminim bunu ben yapsam bu adam, kesin iki yumruk sallamıştı bana -Ne anlamadım? -Adam diyorum... bunu ben yapsaydım kesin kavgayı çıkarmıştı -Hangi adam -Arkada sağda yan yana oturan kadınla adama bak.. -Ee ne olmuş onlara -Kadınlar, her zaman böyle... Kadın olmanın verdiği o dokunulmazlık duygusu, ben yaparım ama erkekler sesini çıkaramaz tavrı... Bizim iş yerindeki kızların tamamı böyle. Mağazada müşteriye kimi zaman bir trip atıyorlar; müşterileri geç patron dahi sesini çıkarmıyor... -Ben anlamadım mevzuyu ama (?) Evet ya! Neden Tevfik abi, bu kazların triplerine en ufak ses çıkarmıyor? Geçen yemek yiyoruz arka tarafta, Senem denen kız "Bu ne biçim yemek kardeşim. Ben böyle yemek için mi bu kadar müşterinin, bu mağazanın kahrını çekiyorum" dedi. Lan kız, tezgahta satılan ürünleri poşetlere yerleştiriyor. Kimsenin umrunda dahi değil. Müşteriler onu farketmiyorlardır bile... -Eee öyle... Kızın zoruna giden o: "fark edilmemek". Yemekteki bütün tafrası da o... Kadını farkedeceksin eğer farketmezsen bittin... -Bitti-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pis Bir roman yazmak: Üçücü bölüm Ana karakterden sonraki ölü

Hep pis bir roman yazmak istedim. Ne kadardır düşünüyorum tam olarak bilmiyorum ama bayağı bir zaman geçti üzerinden. İğrenç bir şeyin romanını yazmak, içimdeki pisliği çıkarıp atmak için bir araç sanki. Hepimizin içinde bir pislik var. İğrençlik, kokuşmuşluk. Aldığım notlardan birinde; umum tuvaletin alafranga taşının kenarlarına sıçramış sidik ve dışkı artıklarının biriktiği yerin tam ortasına bırakılmış bok yığının bir psikopat tarafından, ağzından salyalar akarak onu yalamasını anlatan ve o boku yiyinci de süper kahraman olduğunu hayal ettiren bir gerilim ve macera romanı yazmaya dair metinler vardı. Fakat bu pis bir roman olmayacaktı vazgeçtim. Ya da bir hastahane müdürünün morgda ölülerin tırnaklarını kesip onlarla koleksiyon yaptığını... Aslında bu harika bir fikirdi. Şimdiye kadar hiç bir hikaye ve romanda böyle bir karaktere rastlamadım. Fakat bir hastane müdürünün bu kadar psikopat olmasının ve bunun bir roman olarak bestseller olması halinde yakalayacağım şöhretin ardından; ...

Prof.Dr. Oğuz Tekin'le Eski Çağ söyleşisi

Türkiye'de Eskiçağ tarihi alanında önemli çalışmalara ve eserlere imza atan Prof.Dr. Oğuz Tekin Hocamıza,  ülkemizde Eskiçağ tarihinin durumu ve bu alanda yapılması gerekenlerle ilgili sorular yönelttik... İyi okumalar...  Eskiçağ tarihi yazımının, Rönesans’ta oluşan ‘Hümanizm’ akımıyla başladığını görüyoruz. Bu düşünceyle doğmasının nedenleri nelerdir? Eskiçağ tarihini ana hatlarıyla zamansal (kronolojik) ve mekansal (coğrafi) kapsamından bahseder misiniz? Aslında Eskiçağ tarihi yazımı daha Eskiçağ’ın kendisinde başlıyor. Eskiçağ devletlerinin, uygarlıklarının, bu uygarlıklar içindeki tarihsel kişiliklerin, inancın kayıtlarını; antik çağ yazarlarının eserlerinde bulmak mümkündür. Oldukça geniş bir repertuvar söz konusudur. Roma İmparatorluğu ve “Bizans” Dönemi’nde de bu sürmüştür. Özetle Eskiçağ tarihine ilişkin yazım, daha Eskiçağ’da (kendi döneminde) başlamıştır zaten. Rönesans’ta başlayan, antik çağ yazarlarından kalan eserlerin, yeniden derlenmesi ve günümüze...

Bu yazıyı okuma becerisini gösteren canlı türünün her birine insan diyoruz

  Bu yazıyı okuma becerisini gösteren canlı türünün her birine insan diyoruz. İnsan, öğrenmek ve öğrendiğini kendisinden sonraki nesillere konuşarak, yazarak aktarma becerisine sahip tek canlı. İnsan sadece öğrenen değil gelişim (terakki) gösteren bir canlı. Her dönemde, yaşamının her vaktinde bir terakki içinde. Bu terakki olumlu veya olumsuz olsun farketmez. İyi ve doğruya yönelimi de mümkün, kötüye ve yanlışa da... başka hiç bir canlı böyle bir değişim ve dönüşüm sergileyemiyor. Fakat bütün bunlara rağmen insan kendinden memnun olmayan kendi varlığını, varoluşunu bir türlü hazmedemeyen tek varlık. Evren içerisinde kendi türüne, kendi türünün yapıp ettiklerine tahammül edemeyen tek canlı. Vahşetin her türlüsünü kendi türüne karşı gerçekleştirmiş bir varlık. İnanılmaz bir vahşet tarihine sahiptir insan. Sanırım bunun tek nedeni kendi varoluşundan memnun olmayışı... Pazarcık depreminin üzerinden onsekiz gün geçti. O kadar çok şey konuşuldu o kadar çok şey yazıldı; sanırım konuşulma...