Ana içeriğe atla

Şapkalı tuhaf kadın

Pablo Picasso Ağlayan Kadın
Salı sabahı erkenden kalkıp işe gitmenin heyecanını yaşayan kaç kişi vardır. O, gerçekten bu sevinci yaşıyordu. Tam olarak üç yıldır kesintisiz, izin almadan çalışıyor olması ise patronu Mehmet Salih'i dahi rahatsız etmeye başlamıştı. Nusret'in bu temposu Salih'in elbette işine geliyordu ama ortada bir sorun vardı; neden, niçin, nasıl yapıyordu bunu... Nasıl dayanıyordu bu kadar yıldır izinsiz çalışmaya... Bir pazar tatili, o kadar
-Nusret abi, geçen cumartesi, hani bir kadın gelmişti, boynunda haki yeşil bir şal, Bistre renkli ceketi, başında Porkpie-hat tarzı ama Viktorian püskülü ili ilginç şapkası, elinde tuttuğu bir kaç beden büyük tote çantasıyla oldukça ilginç bir karakterdi. Kimdi abi o?
-Bilmem... Özel biri değildi kadını tanımıyorum. Ama ne konuştu yahu... Belki bir elli dakika beni meşgul etti. Fransa'da yaşamış; yirmibeş yıl. Aslen Muğlalı imiş... Eşi ölmüş, iki kızı varmış biri Erzurumda öğretmen diğeri Kanada'da yaşıyormuş... Oo... kadın anlattı da anlattı.
-Sana göz koyuş olmasın abi?
-İnanın olsun ben de öyle düşündüm ama kadın benden çok mağazanın sahibini merak etti... Adını, yaşını, nereli, kimlendendir gibi... Dayanamadım espiri yaptım, "Sizi tanıştırayım hanımefendi isterseniz, Salih beyle" dedim de kadın artık sormaktan vazgeçti...
-Valla o kadın kafama takılmış durumda abi, çok ilginç bir karakterdi...
-Ne yapacaksın oğlum sen işine bak ya...
-Akşam Taksime gideceğim abi, gelir misin?
-Yok ne işim var Taksimde... Kumkapı'dan çıkmam ben. Kedilerimi özlerim.
-Masa kuracak mısınz
-Ne masası lan! Beş vakit namaz kılan adama sorulur mu?
-Camiden çıkmaz oldun.
-Yaş Ellibeş oldu artık yana yatmaya başladı tekne Yavuz.
-Aman abi dikkat et
-Sen de
-Yahu bu şapkalı kadın sahi kimdi... Sen tanıyorsun değil mi
-Cııık...
-Tamam
bitti

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pis Bir roman yazmak: Üçücü bölüm Ana karakterden sonraki ölü

Hep pis bir roman yazmak istedim. Ne kadardır düşünüyorum tam olarak bilmiyorum ama bayağı bir zaman geçti üzerinden. İğrenç bir şeyin romanını yazmak, içimdeki pisliği çıkarıp atmak için bir araç sanki. Hepimizin içinde bir pislik var. İğrençlik, kokuşmuşluk. Aldığım notlardan birinde; umum tuvaletin alafranga taşının kenarlarına sıçramış sidik ve dışkı artıklarının biriktiği yerin tam ortasına bırakılmış bok yığının bir psikopat tarafından, ağzından salyalar akarak onu yalamasını anlatan ve o boku yiyinci de süper kahraman olduğunu hayal ettiren bir gerilim ve macera romanı yazmaya dair metinler vardı. Fakat bu pis bir roman olmayacaktı vazgeçtim. Ya da bir hastahane müdürünün morgda ölülerin tırnaklarını kesip onlarla koleksiyon yaptığını... Aslında bu harika bir fikirdi. Şimdiye kadar hiç bir hikaye ve romanda böyle bir karaktere rastlamadım. Fakat bir hastane müdürünün bu kadar psikopat olmasının ve bunun bir roman olarak bestseller olması halinde yakalayacağım şöhretin ardından;...

ABD, Ortadoğu'yu kaosa mı sürüklüyor? Ya Türkiye!

Bir memeli türü olarak "insan" ve İblis abimiz

Bir memeli türü olarak "insan" isimlendirmesiyle tanımlanan canlının bu ismi kazanmasının en önemli nedeni birbirine yardım eden canlı olması nedeniyledir. Her ne kadar insanı unutkan olarak tanımlayan ve bununla geliştirdiği ideoloji (Kelam) 'ye geçerlilik kazandırmaya çalışan, klasik katoliklerin tersine insan ünsiyetten gelerek yardımlaşan, dayanışan anlamına gelir / gelmelidir. 'Gelmelidir' diyoruz çünkü insan en nihayetinde sosyal bir varlıktır yani cemaatler veya daha geniş topluluklar olarak yaşarlar. Eğer unutan anlamına geldiğini düşünerek hareket edersek, unutmanın fiili olarak bir karşılığı olmalıdır ki insanın birbirini unutan bir varlık olmadığı yani insanı unutan bir varlık tanımlayamayız. Unutmak isan için temel bir kavram olarak kullanılamaz, unutmakla tanımlanamaz. Bu kurgulanmış ideoloji (Kelam)'nin kullandığı bununla "hidayetçi" bir din anlatısı ve anlayışının oluşmasını sağlamak amaçlıdır. "hidayet" kelami (ideolojik) b...