Saat 11 yapacak bir şeyim yok. Kendime meşgaleler arıyorum. Birkaç sayfa yazı üretmek istiyorum ama zihnim benim kontrol edemediğim kadar yoğun ve yorgun. Hep çözemediğim kaygılarımla dolu. O kadar aceleci bir baskı altındayım ki bütün herşeye telâşla bakıyorum ve herşeyi bir telaşla çözmeye uğraşıyorum. Dışarıdan bakılınca çok sakinim. Hiç derdim sıkıntım yokmuş gibi.
Bu aralar her sabah kek yapıyorum. Kek bağımlısı oldum. Hatta şu yazıyı yazarken dahi kafamın içinde kek yapma resektörlerim çalışıyor. Bu süreçte çok ilginç kek yapma yöntemleri, tarifleri geliştirdim. Kek yapmak bana pizza, börek gibi ürünleri de yapmak için harika yol ve yöntemler geliştirmemi sağladı. 15 dakikada birbirinden farklı börekler yapabiliyorum. Böylece pekçok yemek ve pasta tarifinin çok abartılı hatta gereksiz tarifler içerdiğini öğrenmiş oldum.
Sabahattin Ali'nin "Değirmen"ini okıyacaktım ama kitaplıkta Edip Cansever'in bana baktığını gördüm kitap kapağındaki fotoğrafından. Fakat elim popüler bilim kitaplarından biri olan Sapiens'e uzandı. Okul'da öğrencilerden biri derste bu kitabı okurken bana yakalandı "Saklamana gerek yok ben de gizli gizli kitap okurken çok yakalandım ve okul idaresine gidip bol bol azar işittim. Ben de şimdi sana aynısını yapacağım." dediğimde kendimi çok iyi hşssetmiştim; eski öğretmenlerimden intikam alıyor gibiydim.
Kötü öğretmen sanırım böyle olunuyor. Geçmişin intikamını yenilerden almak.
Peki yaptım mı, hayır! Keşke yapsaydım belki kendimi daha kötü hisseder böylece güçlü olmanın kötü olmakla bağlantılı olduğunu anlamaya çalışırdım. Sonra da kendimi daha kötü hisseder, gelecek öğretmenlere böyle yapmayın nasihati verir, hatalı davranışıyla yüzleşmiş değerli bir eğitimci-rehber olurdum. Kötü öğretmenlerin verecekleri nasihatleri olmaz diye biliriz böylece...
Neyse bu beni pek ilgilendirmiyor sonuçta artık bu işlerle uğraşmıyorum.
Şimdi buraya yazım uzasın diye ordan burdan büyük yazar, çizer, düşünür zart zurtlardan alıntı yapabilirdim. Gerek görmüyorum. Onlar da görmüyorlardır. Hem onların reklamını yapmak için ödenek almıyorum ki. Acaba kitap tanıtımı mı yapsam yoksa sinema mı yapsam. Bu aralar bu konular her blog yazarı için popüler işler oldu. Ben sanırım mekaniğin alanlarından biri olan statiği inceleyen yazılar yazacağım.
En doğusu bir kahve içip, hayata yeni başlamadığım günün bitmesini beklemeye devam edeyim.
Ne yapsak yoksa bi kek mi yapsak...
Bazen ben de böyle oluyorum. Zihnim aşırı derece yoğun ve yorgun. Hayr olsun. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Ben bu yorumu yeni gördüm bu arada...
Sil