Türkçe'nin Anadoluya yayılmasında, öğrenilmesinde, içselleşmesinde ozanlarımızın etkisi 1200'li yıllardan itibaren artarak görülür. Bunların en başında gelen ve bilinen isimlerden biri tabi ki Pir Yunus'dur. İlahi aşkın toplumsal olanı kuşatmasının en harika örneklerini görebileceğimiz güfteleriyle/şiirleriyle hem din dilinin imkanlarıyla milletleşmenin en harika örneklerinden birinin başlangıcını bize sunarken aynı zamanda mistik hayatın Türkçeleşmesine inanılmaz katkılarda bulunmuştur. Ve tabiki bir de beşeri aşk dediğimiz ama içeriğinde her zaman ilahi bir mananın varlığını anımsatan ozanlarımızın güftesi vardır ki onlar bize dünyanın yaşam alanının sadece sevdikçe güzelleşeceğini hatırlatırlar. Güzelin zülfü, alemin bir parçası olması bakımından aleme de iyi gözle bakılmalıdır. Yoksa kem gözün göreceği şey yarin zülfünün arkasına saklanmış tendir ki onu kötüye göstermek varlığın kendisine ihanettir. Kötünün el uzattığı her şey o zaman Tanrıya döner ve
"Etme bu cefayı, kanlım olursun
Bu kul senin kulun kulun, kulun değil mi" dersin....
O zaman dinleyelim Neşat Baba'nın türküsünü. Hem de bir Laz kızından. Çok güzel okumuş Zeynep Abla....
Yorumlar
Yorum Gönder