Ana içeriğe atla

iki muhabbet edelim bari

Belli bir zamandır ciddi bir cümle yazmadık şuraya iki kelamı kibar delim. Her ne kadar gayri ciddi yaşamanın, hayatı ciddiye alamadan mizah ile bakmanın keyfini süren biri olarak ciddileşmek beni korkutan ve tedirgin eden bir durum olsa da şurada iki ciddi cümle kurayım.
Her bir insanın hayat karşısında elde ettiği tecrübeler ve milyon yıllık geçmişinden yani tee atalarından taşıyarak getirdiği genleri, kendi bedeni ve ruhsal yönünü özne yerine ikame etmesini telkin ederken hariçte olan her şeyi nesne olarak belirler. İşte bu durum insanın iktidar alanının resmedilmesidir. Özne, nesneyi kullanır eski tabirle ona tecavüz eder... Yani insan kendisini merkeze alan diğer her şeyi nesne olarak gören canlıdır. Bu durum insanın azgınlığının da sebebidir. Öyleyse insanın bu azgınlığını engellemenin bir yolu olmalıdır. O da kendisinden başka bir öznenin varlığını idrak etmesi yahut kabul etmesidir. Varlık, yani görünen nesneler içinde bunu sağlamak için; hak-hukuk, düzen denen beşeri uygulamalar gelişmiştir. böylece insan, özne olsa da bu öznenin had ve hududlarının belirlenmesi; devlet denen organizasyonu zuhurunu icbar etmiştir.
Ama devlet denen erkin, özne olması temel bir sorunu da merkeze taşımıştır. Devlet denen örgütlenmenin felsefik, hatta teolojik yönün belirlenmesi... Devlet bil'hakika görünmeyendir, her yerdedir, muktedir olarak tanrıdır. Bu durumda devletin yöneticisi, devletin mücessemleşmiş olan; halifesi, yani temsilcisidir...
Peki burada şimdi şunu sormalıyız. Tanrı, insanı, evreni böyle mi tanımlamaktadır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pis Bir roman yazmak: Üçücü bölüm Ana karakterden sonraki ölü

Hep pis bir roman yazmak istedim. Ne kadardır düşünüyorum tam olarak bilmiyorum ama bayağı bir zaman geçti üzerinden. İğrenç bir şeyin romanını yazmak, içimdeki pisliği çıkarıp atmak için bir araç sanki. Hepimizin içinde bir pislik var. İğrençlik, kokuşmuşluk. Aldığım notlardan birinde; umum tuvaletin alafranga taşının kenarlarına sıçramış sidik ve dışkı artıklarının biriktiği yerin tam ortasına bırakılmış bok yığının bir psikopat tarafından, ağzından salyalar akarak onu yalamasını anlatan ve o boku yiyinci de süper kahraman olduğunu hayal ettiren bir gerilim ve macera romanı yazmaya dair metinler vardı. Fakat bu pis bir roman olmayacaktı vazgeçtim. Ya da bir hastahane müdürünün morgda ölülerin tırnaklarını kesip onlarla koleksiyon yaptığını... Aslında bu harika bir fikirdi. Şimdiye kadar hiç bir hikaye ve romanda böyle bir karaktere rastlamadım. Fakat bir hastane müdürünün bu kadar psikopat olmasının ve bunun bir roman olarak bestseller olması halinde yakalayacağım şöhretin ardından;...

ABD, Ortadoğu'yu kaosa mı sürüklüyor? Ya Türkiye!

Bir memeli türü olarak "insan" ve İblis abimiz

Bir memeli türü olarak "insan" isimlendirmesiyle tanımlanan canlının bu ismi kazanmasının en önemli nedeni birbirine yardım eden canlı olması nedeniyledir. Her ne kadar insanı unutkan olarak tanımlayan ve bununla geliştirdiği ideoloji (Kelam) 'ye geçerlilik kazandırmaya çalışan, klasik katoliklerin tersine insan ünsiyetten gelerek yardımlaşan, dayanışan anlamına gelir / gelmelidir. 'Gelmelidir' diyoruz çünkü insan en nihayetinde sosyal bir varlıktır yani cemaatler veya daha geniş topluluklar olarak yaşarlar. Eğer unutan anlamına geldiğini düşünerek hareket edersek, unutmanın fiili olarak bir karşılığı olmalıdır ki insanın birbirini unutan bir varlık olmadığı yani insanı unutan bir varlık tanımlayamayız. Unutmak isan için temel bir kavram olarak kullanılamaz, unutmakla tanımlanamaz. Bu kurgulanmış ideoloji (Kelam)'nin kullandığı bununla "hidayetçi" bir din anlatısı ve anlayışının oluşmasını sağlamak amaçlıdır. "hidayet" kelami (ideolojik) b...