Türkiye'de yayıncılık her zaman kendi gettosuna yapılır. Yayın gücü de var olan gettonun kalabalığına göre yaygındır. Fikirlerini, düşüncelerini o çevreye pazarlayarak para kazanmaya çalışırlar. Bu sırada bütün gürültü kendi çevresinden gelince sanılıyor ki herkes çok okuyor. Birbirlerine karşı yaptıkları gürültü ve propaganda onları hep bu yanılgıyla baş başa bırakıyor.
Tabii bir de şöyleleri var, sayfalarında düzenli olarak tutuğu partinin, savunduğu fikrin, inandığı dinin içeriklerini paylaşıyor. Adamın veya kadının 15- 20 bin takipçisi var. Bununla övünüyor. Oysa aslında sadece kendini takip ediyor çünkü takipçiler de kendisi gbi. Farklı bir şey söylese, cümle kursa dalacaklar salağa. Oysa o kendini mühim, takip edilen önemsenen adam sanıyor.
Özetlersek; kendini derin yazar, okur sanan gettolarla ha babam fotoğraf paylaşıp duranlar da kendi yığınına sesleniyor. Günün sonunda okumuş yığınlar ve fotoğrafçı takibi yığınlar oluşmuş oluyor...
Bir fikir var mı hayır. Egemen networkun yerel propagandacıları ile yaşamaya devam...
"Kim bilir ömrün kaçta kaçı kaldı geriye
Nefes sayılı alıp verdiğin benim de senin de
Hayırlı bir haber veren dostumsa hiç kalmamış
Bir kuruş için hesaplaşmak isteyenler peşimde
Her yanım dikenli tel ve mayınlarla çevrili "
Yorumlar
Yorum Gönder