Yaklaşık 11 yıllık arkadaşım Ananas öldü... Benle tanıştığında topaldı sonra kör oldu. Köle pazarında satılırken topal ve uçamadığı için kimse almamış ben de kandırılak satın aldım onu. Ne uçuyor, ne ötüyor ne de bir insanlığı vardı. Elime alsam kekiyordu. Hayatın kendisine yüklediği acıları benden çıkarıyordu.
Dünyaya gel, ana kucağı görmeden satışa çık, çocuk başına kafeslerde sürün bir de topal ol... Genç kız ol, erkekler sana kur yapmasın topalsın diye. Bütün bu acıları beni kekerek çıkarıyordu. Tam 11 yıl arkadaşlık yaptık. Geçen sene de kör oldu. İyice huysuz çekilmez olmuştu. Neyse işte; sonunda enfeksiyona ve benim onunla bir hafta ilgilenmemem nedeniyle öldü. Zaten son bir iki yıldır ölse de kurtulsam diye düşünüyordum. Balkondan atmayı bile düşündüm. "Kuş balkondan düştü öldü." Ne harika sansasyonel haber olurdu. Bütün bunları yapmadım. Bana küserek öldü... Götürdüm bir parka bıraktım. Kediler, fareler yesin diye. Üzüldüm mü öldü diye(?) gerçekten hayır. Hiç bir havası, imajı, benim şöyle harika bir kuşum var diyecek hiç bir özelliği yoktu. Hatta utanıyordum bazen, "milletin ne havalı kuşları var ne paralar vermişlerdir" diye düşündüğüm zamanlar dahi oldu. Videolarını, fotolarını çekip sosyal medyada paylaşıyorlardı. Bense sevemiyordum bile elimi kekmesinden. Hayat böyle; havan, imajın, rengin, fiziksel gücün yoksa, bir de kel kör topalsan kimse sana üzülmez. Yine de rahmetli, Tanrının bir rengi olarak benle tanıştı. Her ne kadar küs olarak ayrılma ihtimalimiz yüksekse de... Ona bakıyorum diye cennete giderim hayali kuruyordum. Küskün ayrılınca o umudum da kalmadı. Bu dünyadan bir ananas geçti kimsenin haberi olmadan kel kör topal...
Yorumlar
Yorum Gönder