Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Keşke otobüse binseydim...

Hemen oraya, merdiven ağzına dizlerini katlayarak; alaturka tuvalete çömer gibi duran dilencinin yere serdiği kartonda "kırılacak eşya" simgesi var. Kaç zamandır kullanılmaktan üzerine sıvanan kraft kağıdın yırtılmasıyla ortaya çıkan karton olukların üzerinde ise ayakkabı izleri... Yanında duran köpeğin sarkık dili ile dilencinin uzattığı eli sahneyi tamamlıyor; tam olgunlaşmış bir duruş "bize para ver" diyen... Elimi cebime götürmeden yanından geçiyorum görmemezlikten geler ek. Genellikle dilencilere para vermem, çok nadir verdiğim. Metroya doğru ilerliyorum... Kenarda kurulu olan, -gördüğüm ilk günden beri oraya neden yapıldığını ise anlayamadığım- ucube bir çocuk oyun alanın sağından geçerken su satıcısının, susamış olma halimi anlar gibi gözlerime bakışını geri çevir mi yorum. Bir su; bir lira... Adamın üzerinde güneşten kurumuş terin izlerini taşıyan soluk, beyaz bir gömlek var. Cebin hemen üzerinde mavi renklerle yazılmış güvenlik yazısı... Adam gömleği bir

İlim, bilim, zaman mekan ruh gibi meseleler

Bunu kaç dersimde ve kaç yıl anlattığımı bilmiyorum. Bugünlerde de tekrar anlatmak zorunda kalıyorum.  Efendiler, malumunuz ilim dediğimiz şey bir metodoloji ile tezahür eder. Zira ilim bir yöntem meselesidir. Şöyle izah edeyim. Malumunuz insanlık kaç bin yıldır gökyüzünde duran yıldızları orada görüyordu. Ve yıldızlar, o insanlar için yol bulmayı, kimi çeşitli mitolojik masalları ihtiva eden nesnelerdi. Zaman geldi geçti ve insanlık izafiyet teorisi diye bir meseleden bahseder oldu. Böylece orada duran yıldızlar bizim için başka bir bilim ifade eder oldu. Ayrıca uzay bilimleri ilerleyince biz uzayın oluşmasıyla yıldızlar arasındaki ilişkiyi öğrendik; bunun gibi pek çok şeyi öğrendik. Şimdi bundan iki yüzyıl önce de yıldızı biliyorduk. O bir ilimdi. Ancak izafiyet teorisiyle yıldızlar bizim için başka bir ilim ifade ettiler. Yani nesne hakkında bilgimiz yeni bir metodla değişti. Oysa ne yıldız ne de zaman değişti. değişen metodolojidir. Şimdi, meselemiz tarihi bir olayın gerçekleşm

Tiyatro çok kütüydü ama o teyze...

Tiyatro gişesinde duran yaşlı kadının sigara içmekten sararan işaret parmağı bana, "Sadece sigara değil acaba esrar da çekiyor mu ?"diye düşündürüyor... Yaşlılıktan kelleşen kafasında azalan ağarmış saçlarını boyadığı kestane renginin en olmaz tonlarını taşıdığını ise sanırım herkes farkediyordu ve büyük ihtimalle kendisi de... Bilet alacağım ama o daracık gişeye kendisiyle aynı yaşlarda bir kadınla ödenmeyen günlüklerinin isyanlarını sin-gaf küfür ederek şikayet ediyor.  Öze llikle; "s...rim böyle işi" cümlesi içimdeki şeytanı dahi güldürecek kadar beni tahrik ediyor... -Teyze ahın gitmiş vahın kalmış! sen kim o çapta alet nerede... -Terbiyesiz çocuk utanmıyor musun annen yaşında bir kadına böyle konuşmaya... -Ne annesi; anneneciğim.... cümlelerini bırakıyorum.. Yanımda duran pansiyon arkadaşım gülüyor. -S..git lan! Sana bilet falan vermiyorum. -Seni şikayet ederim. -Kime edeceksin, etsen ne olur.  Senin şikayetinle beni mi atacaklar bu işten. Valla bak

Anlatsana bir kasiyerin başından geçen hikayeleri yiyorsa!

Hep anlatacağım bir masalım vardır. Bir sekilde masallar hikayeler uydurabilirim, hiç durmadan. Siz bilmezsiniz ama ben masallar dinleyerek büyümüş bir çocuktum. İnsanın mahalle mektebinden mezun bir büyükannesi olunca, okuduğu Osmanlıca hikayelerinden inanılmaz kahramanlar kalır aklınızda. Sanmayın bunlar cenk masalları… Hayır, bunlar basbayağı Ali Baba ve Kırk Haramiler gibi Acem, Arap masalları. Mesala Dede Korkut’tan Tepegöz hikayesini, ben ilk kez büyükannemden dinledim.  O, Latin alfabesi bilmediği içinse mektebe gitmiş; okuma- yazmayı öğrenmiş. Biz torunlarına kitap getirir yahut bir yerlerden eline geçmiş kağıt, takvim yaprakları okuturdu. Demek istediğim o masallar güzeldi…   Ben ilk hikayemi ilkokul üçüncü sınıfta yazdım. En son hikayemi ise geçenlerde bir kağıt üzerine iliştirdim ama şu anda kağıdı bulamıyorum. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim, hikaye yazmakta pek iyi olduğum söylenemez. Kurgu sorunlarım var. Sonra karakterlerin birbirinden faklı dünyalarını aktarm

Sigara için Muhafazakar kadına!

Ben insanın sigara içmesine pek karşıt değilim. Hatta insan kimi zaman böyle zararlı şeyler içmeli. İnsanın bağımlılık duygusunun tam olarak nedenleri bilinmiyor sanırım. Tamam bişeler söyleniyor ama insan neden bağımlı oluyor bilimsel olarak ispatlanmış bir konu değil. Muhafazakar toplumlarda her türlü bağımlılık hoş karşılanmaz. Hattta o kadar ileri gidenler vardır ki örneğin; günde beş saat uykudan fazlasını asla doğru bulmazlar. Onlar için fazla uyku bağımlılıktır ve insanı geliştiren kimi faydalı davranışlardan alı koyar. İ nsan ne gibi faydalı davranışlar gösterir? Elbette ki en doğru davranış tanrıya ibadet ve yakarışlar... Ama bu yakarışların bir tavrı ve biçimi olmalıdır bu ikisi bir araya geldi mi de ahlak diyorlar. Muhafazakarlık tavır ve biçimdir anlayacağın... Örneğin bir budist rahip sigara içemez. Eğer sigara gibi bir bağımlılığı varsa o bir rahip olmaz. Çünkü sigara içmek bir bağımlılıktır ve bağamlılık ahlaki zaaftır. Biçim ve tavır muhafazakarlık için tem

Cehenneme ulaşım kesin ama cennet bizde zor

Biliyorsunuz ben çevremdeki herkesi cennete götürmekle değil ama cehenneme götürme vaadiyle davet ediyorum. Cennette o kadar çok iyi var ki; ben dahil pek çok insana kontenjan kaldığını sanmıyorum. Ne de olsa cennetin de bir kontenjanı olmalı değil mi. Cennete gitmenin kuralları... Cehenneme gitmenin bir kuralı yok. Sadece cennet kurallarını yerine getirmemeniz... Cennet kuralları ise tarikat, cemaat, mezhep ve itikadi yapılara göre değişkenlik gösterdiğinden o konuda size gerçek, doğru bilgiler veremiyorum. Cennete gidebilme imkanı sağlayan cemaatler, tarikatlar, Kur'an müslümanlığı gibi bilimum hareketleri içermektedir. Dediğim gibi ben size cehennemi vaad ediyorum. Çünkü cenneti nasıl vaad edeceğimi bilemiyorum. Cehenneme ise çok fazla gayret göstermeden gidebilirsiniz. Tek yapacağınız şey tarikat, cemaat, çeşitli inanç grupları ve çeşitli dini yorumlardan uzak durmanız ve kişisel itikadi yönelimlerinizi belirlemeniz. Bunu yapabilir misiniz? Eğer yapamazsanız kesin bu c

İslamda insan hakları

Mektep'de din dersi, kitabın başlığı "İslamda insan hakları" ve kitabın yazarları döktürmüşler; islamda şöyle insan hakları var böyle hakları var diye...  Öğrencilerime dedim ki "Elinize bir kalem alın..."  Aldılar.. -O başlığı kalın çizgilerle karalayarak silin... Sildiler -Şimdi üzerine; "İslamda insan hakları diye bir konu yok, geri zekalı yazar" yazın dedim. Tabi gülüşmeler başladı. Bir yandan da bir kaçı itiraz ediyor "Hocam islamda insan hakları olmaz mı?" vs...  -Tamam o  zaman şöyle yapalım, insan hakları beyannamesini tekrar hızlıca okuyalım sonra da bana o maddelerden birini islamda öğretildiğini gösterin... dedim. Biraz tatışmadan sonra gösteremediler... -- -Peki Hristiyanlıkta var mı? diye sordum...  -Hayır... dediler... Vesair dinlerde? Hayır.... Budizm vs.. Hayır. -Demek ki hiç bir dinde insan hakları yok... Peki neden böyle düşündünüz mü? dedim.. İsterseniz ben size anlatayım.  İnsan hakları modern yani çok yeni bir kavram.